Hoş geldin. E-ticaretle ilgili 20 yıllık tecrübemi artık blogumda paylaşıyorum

Amazon.com Başarı Hikayesi

Anasayfa - Blog - Kitap Tavsiyeleri - Amazon.com Başarı Hikayesi

Amazon.com ve Yaratacısı Jeff Bezos: Dünyayı Değiştiren İş Modelinin Soluk Kesen Gerçek Öyküsü

📋 İçindekiler
Amazon.com kitabı, Jeff Bezos’un e-ticaret vizyonunu anlatan gerçek hikâye
Robert Spector’un yazdığı Amazon.com kitabı, Jeff Bezos’un müşteri odaklı e-ticaret vizyonunu gözler önüne seriyor. Bana faydası olan en önemli kitaplar hakkında blogumda yazmaya başladım. İlk seçtiğim kitap da bu oldu.

Neden Bu Kitabı Seçtim?

20 yıllık e-ticaret kariyerim boyunca Amazon’u yalnızca bir şirket olarak değil, bir düşünce sistemi olarak takip ettim. Bu sektöre adım attığım ilk yıllardan itibaren Jeff Bezos’un vizyonu, karar alma biçimi, teknolojiye yaklaşımı ve müşteri takıntısı beni hep etkiledi. Onlarca farklı kaynak okudum, röportajlarını dinledim, stratejik karar süreçlerini inceledim. Ama Robert Spector’un Amazon.com: Get Big Fast kitabı, içlerinden en derli toplu olanıydı. Çünkü bu kitap yalnızca Amazon.com başarı hikayesini anlatmıyor — neden bu kadar hızlı büyüdüğünü, büyürken neleri feda ettiğini, hangi kararlarda nasıl risk aldığını ve en önemlisi bütün bunların arkasındaki felsefeyi çok iyi özetliyor. Özellikle her bölüm sonunda yer alan kısa özetler, konuya hâkim olmayan birinin bile içgörü kazanmasını sağlayacak kadar sade ama güçlü.

Kitap şu anda yeni baskısıyla satışta olmayabilir. Ama bu onu önemsiz yapmaz. Bilakis; bu kitap, Amazon’un en saf, en kırılgan ve en öğretici dönemine ışık tutuyor. Jeff Bezos’un henüz “dünyanın en zengin adamı” değil, sadece vizyoner bir mühendis olduğu zamanlara götürüyor. O yüzden bu yazıyı bir kitap incelemesi gibi değil, bir zihniyet analizi olarak okuyabilirsin.

Bezos’un Kafasındaki Patlama: “İnternet %2.300 Büyüyor!”

Küresel internet büyümesi ve dijital bağlantıyı simgeleyen dünya haritası ve bilgisayarlar
1994 yılında internet kullanımındaki %2.300 büyüme, Jeff Bezos’un Amazon’u kurma kararında kritik rol oynadı.

Amazon’un hikâyesi bir gün ansızın “hadi kitap satalım” fikriyle başlamadı. Jeff Bezos o sırada New York’ta, yüksek maaşlı bir finans şirketinde başkan yardımcısıydı. Hayatı gayet rahattı. Ama 1994 yılında gördüğü bir istatistik, her şeyi değiştirdi:

İnternet kullanımı yılda %2.300 oranında büyüyordu.

Bezos bu rakamı gördüğünde ne yaptı biliyor musun? Ayağa kalktı ve ofiste volta atmaya başladı. O sırada aklında tek bir cümle yankılanıyordu:
“Eğer şimdi bir şey kurmazsam, ömür boyu pişman olacağım.”

Yani Amazon bir iş fikrinden çok daha fazlasıydı. Fırsatı kaçırmama dürtüsüydü.
Ve bu dürtü öyle güçlüydü ki, Bezos birkaç ay sonra annesiyle babasından borç para alarak Seattle’a taşındı. Orada, mütevazı bir garajda Amazon’un temellerini attı.

Bezos’un hedefi hiçbir zaman “kitapçı olmak” değildi. Hedef şuydu:

“İnternetin perakende dünyasını nasıl yeniden şekillendireceğini görmek ve o değişimin merkezinde olmak.”

O günlerde insanların çoğu interneti anlamıyor, bir grup ise küçümsüyordu. Bezos ise şöyle diyordu:
“Bir gün insanlar online alışverişi norm olarak kabul edecek. Bugün biz o geleceği inşa etmeye başlıyoruz.”

Devlerin Arasına Girmek: Garajdan Barnes & Noble’a Meydan Okumak

1994’te Amerika’da kitap satışı denince akla gelen ilk isim Barnes & Noble’dı. Ülkenin her yerinde devasa mağazaları vardı, milyonlarca kitabı stoğunda tutuyordu, yayınevleriyle güçlü ilişkileri vardı. Kısacası pazarı zaten domine etmişti.

Peki Jeff Bezos ne yaptı?

Bir adım geri çekilip fiziksel dünyanın zayıf noktalarına baktı. Şunu fark etti:

Bir mağazada 200.000 kitap tutulabilir ama dijitalde milyonlarca kitabı raf derdi olmadan sunabilirsin.

Bu devrim niteliğinde bir farktı. Barnes & Noble bir bina kadar büyüyebiliyordu.
Ama Bezos’un hayalindeki kitapçı, “bütün dünyayı kapsayan bir raf” gibiydi.

“Biz Kitap Satmıyoruz, Arama Motoru Gibi Davranıyoruz.”

Amazon ilk günden itibaren sadece kitap satan bir platform değildi.
Kullanıcının ihtiyaçlarını öngören, önerilerde bulunan, aradığı şeyi kolayca bulmasına yardımcı olan bir dijital kitap asistanıydı.

Barnes & Noble’ın internet sitesi bile yokken, Amazon şunları yapıyordu:

  • Okura, benzer kitaplar öneriyordu
  • Kullanıcıya “bu kitabı alanlar şunları da aldı” diyordu
  • Ürün sayfalarında yorum alanı vardı (o dönemde radikal bir fikirdi)
  • Hatta “stokta olmasa bile sipariş alın” sistemi vardı
  • Ve en önemlisi: Sipariş e-postalarına bizzat Bezos cevap veriyordu

Bezos devlerle rekabet etmeye, aynı oyunla değil, kendi oyununu kurarak girdi.
Kitap satmak yerine müşteri deneyimi satıyordu.

Yayınevleri Amazon’dan Korktu — Ama Yine de İstediklerini Verdiler

Kitabın en etkileyici bölümlerinden biri de bu.
Yayınevleri başta Amazon’a sıcak bakmadı. “Bu iş tutmaz, internet şaka gibi bir şey” dediler.
Ama sonra Amazon’un satış hacmi birden yükselmeye başladı. Çünkü Bezos’un bir numaralı önceliği müşteri olduğu için, yayınevlerinin bile anlamadığı bir sadakat dalgası oluştu.

Okuyucular artık kitabı Barnes & Noble’da aramıyor, doğrudan Amazon’a giriyordu.

Bezos’un rakipleri mağazalara insan çekmeye çalışırken,
o insanların ayağına kitap götürüyordu — hem de stok derdi olmadan, kargo takibiyle, önerilerle, fiyat avantajıyla.

Yani oyun şuydu:

“Ben senden daha fazla kitap satmayacağım — ama daha iyi deneyimle satacağım.
Ve bu strateji tuttu.

Kâr Değil, Güven Kazanma Taktiği: Bezos’un Yatırımcıları Bile Şaşırtan Stratejisi

Jeff Bezos, Amazon’u kurduktan sonraki ilk beş yılda bir kez bile gerçek anlamda kâr etmedi.
Yatırımcılar, analistler, medya — herkes bu durumu anlamakta zorlandı.
“Satışlar patlıyor ama şirket zarar açıklıyor, bu nasıl mümkün?” diye soruyorlardı.

Bezos’un cevabı netti:

“Kısa vadeli kâra değil, uzun vadeli müşteri sadakatine yatırım yapıyoruz.”

Bu cevap, klasik iş dünyası mantığına tamamen tersti.
Ama Bezos klasik bir yönetici değildi. O, inşa ettiği yapının finansal değil duygusal bir bağ üzerine kurulması gerektiğini savunuyordu.

Amazon Neden Uzun Süre Kâr Etmedi?

Amazon’un uzun süre kâr etmemesini simgeleyen borsa tablosu ve aşağı yönlü kırmızı grafik
Jeff Bezos, kısa vadeli kâr yerine uzun vadeli müşteri sadakatine yatırım yaptı.

Çünkü her kazandığı doları tekrar sisteme yatırıyordu.
Müşteri hizmetlerine, depolama altyapısına, algoritmalara, yazılım geliştirmeye, hatta ücretsiz gönderim kampanyalarına.
Yani “müşteri daha hızlı teslim alsın, daha mutlu olsun, tekrar gelsin” diye her şeyi göze alıyordu.

Bu yaklaşım, yatırımcıları da ikiye böldü:
🔹 Bazıları Amazon’dan hemen çıkış yaptı.
🔹 Ama vizyoner olanlar kaldı — çünkü bir şeyin farkındaydılar: Amazon güven kazanıyordu.

Bezos’un Yatırımcı Mektupları: Bir E-Ticaret Manifestosu Gibi

Amazon her yıl yatırımcılara bir mektup gönderiyordu.
Ve bu mektuplar şirketin ruhunu yansıtıyordu. Birinde Bezos şunu yazdı:

“Uzun vadede müşteri odaklı şirketlerin kazanacağına inanıyoruz. Kâr elbet gelecek. Bizim odağımız, insanlar Amazon’a güvenmeye devam etsin.”

Yani Bezos, sadece “ne yapacağız” demiyordu — “neden böyle yapıyoruz”u da anlatıyordu.
Ve bu açıklık, yatırımcılardan müşterilere kadar herkeste aynı etkiyi yarattı:
“Bu adam dürüst ve uzun vadeli oynuyor.”

Güven Kazanmanın Reel Karşılığı Ne Oldu?

  • Amazon kullanıcıları, bir ürün Amazon’da pahalı bile olsa oradan alışveriş yapmaya devam etti.
  • İnsanlar, ilk iadelerini Amazon’dan yapınca “sorunsuz” süreci görünce sadakat geliştirdi.
  • Depolama yatırımları sayesinde teslimat süresi kısaldı → tekrar satın alma arttı.
  • Kullanıcı yorumları sayesinde ürün kalitesi yükseldi → iade oranı düştü.

Yani Bezos kâr etmeyerek aslında çok daha büyük bir kâra hazırlık yaptı:
Müşteri başına yaşam boyu değer (LTV) katlanarak arttı.
Ve bunu sektörde ilk uygulayan kişi oldu.

Ders: Kâr, Güvenin Ardından Gelir

Bugün hâlâ birçok girişimci “hemen satış yapma” baskısıyla hareket ediyor.
Oysa Jeff Bezos’un hikâyesi şunu gösteriyor:

İlk 100 satış değil, ilk 100 güven ilişkisi seni büyütecek olan.

Amazon’a ilk yatırım yapanlardan biri olan John Doerr şöyle demişti:

“Bezos’un diğer girişimcilerden farkı, kullanıcıyı bir ‘müşteri’ değil, bir ‘güç ortağı’ olarak görmesiydi.”

Bu, tüm e-ticaret markalarının zihnine kazıması gereken bir bakış açısıdır.
Ürün satmak kolaydır. Güven satmak, gerçek iş budur.

Müşteri Takıntısı: Amazon’un DNA’sındaki Değiştirilemez Kod

Müşteri memnuniyetini simgeleyen 5 yıldızlı değerlendirme ve tablet kullanan iş insanı
Amazon’un müşteri takıntısı yaklaşımı, memnuniyet ve güven üzerine kurulu 5 yıldızlı bir deneyim yarattı.

Amazon’un tüm kültürü, stratejisi ve teknoloji altyapısı tek bir cümleye bağlanabilir:

“Müşteri her zaman haklı değildir. Ama her zaman merkezdedir.”

Jeff Bezos, “müşteri memnuniyetini artırmak” gibi sıradan bir hedefin çok ötesine geçti.
Ona göre bu yeterli değildi. Müşterinin duygularına, ihtiyaçlarına ve gelecekte doğabilecek beklentilerine önceden cevap veren bir sistem kurulmalıydı.

Bu yüzden Amazon, dünyada “müşteri takıntısını” resmî felsefe haline getiren ilk büyük şirketlerden biri oldu.

“Bırakın Rakipler Ne Yapıyor Diye Düşünsün, Biz Müşteriye Odaklanalım.”

Bezos bu cümleyi sık sık tekrar ederdi.
Çünkü rakip odaklı firmalar, sadece savunma oynar.
Müşteri odaklı firmalar ise oyunu kurar.

Bu yüzden Amazon’da tüm ekipler, hangi pozisyonda olursa olsun, kendine şu soruyu sormak zorundaydı:

“Yaptığım iş, müşteriye ne kolaylık sağlıyor? Gerçekten bir fark yaratıyor mu?”

Küçük Bir Detay: Toplantı Masasındaki Boş Sandalye

Bezos’un en bilinen kültürel hamlelerinden biri şuydu:
Tüm yönetim toplantılarında bir sandalyeyi bilerek boş bırakırdı.
Ve bu sandalye toplantıya katılan “müşteri”yi temsil ederdi.

Her karar tartışılırken şu soruyu sorardı:

“Eğer bu odada bir müşterimiz olsaydı, bu karara ne derdi?”

Bu sembolik gibi görünen ama aslında son derece radikal uygulama, şirketin her kararında müşteriyi merkeze koymasını sağladı.
O boş sandalye, karar vericilerin egosunu törpüleyen bir simgeye dönüştü.

Sisteme İşleyen Takıntı: Örnekler

Bu felsefe, sadece güzel sözlerde kalmadı. İşte sistemin nasıl kurumsallaştığını gösteren birkaç örnek:

1. Sipariş Takibi ve Şeffaflık

Amazon, sipariş sürecini şeffaflaştıran ilk firmalardandı.
“Müşteri nerede olduğunu bilmek ister” diyerek kargo takibini standart haline getirdiler.
Bugün alıştığımız o “kargonuz yola çıktı” mesajları Amazon’la hayatımıza girdi.

2. İade Politikası: Sorunsuz, Hızlı, Sorgusuz

Bezos, iade sürecini kullanıcı için minimum çile haline getirdi.
“İade kolay olmalı, çünkü o zaman müşteri bir daha sipariş verir” dedi.
Ve haklı çıktı: iade oranı düşmedi, ama sadakat oranı patladı.

3. 1-Click Satın Alma: Müşterinin Zihninden Engelleri Kaldırmak

Tek tıkla satın alma, Amazon’un patentlediği en radikal inovasyonlardan biri oldu.
Bezos bu konuda şunu söyledi:

“Müşteri sepete gitmeden, düşünmeden, engel yaşamadan sipariş vermeli. Düşünmek değil, hissetmek istiyorlar.”

Bu cümle, tam bir nöropazarlama özeti aslında. Müşteri davranışını okuma sanatının kodlarını veriyor.

Müşteri Takıntısının Sonucu: Güven, Sadakat ve Büyüme

Amazon’un müşteri takıntısı, şirketin en büyük pazarlama bütçesi gibiydi.
İnsanlar Amazon hakkında konuştu çünkü:

  • Siparişleri zamanında geldi
  • Beklenmedik derecede kolay iade yaşadılar
  • Ürün yorumlarından gerçekten faydalandılar
  • “Onlar beni düşünüyor” hissine kapıldılar

Ve işte tam da bu yüzden Amazon büyüdü.
Reklamla değil, deneyimle yayıldı.
Sadakat programlarıyla değil, güven duygusuyla tutundu.

Bezos’a göre, müşteri takıntısı sadece bir strateji değil, bir yaşam biçimiydi.
Ve bu yüzden Amazon yalnızca bir mağaza değil, bir alışkanlığa dönüştü.

Amazon’un Gizli Silahı: Yalnızca “En İyileri” Seçmek

İnsanlar arasından en iyi adayın seçilmesini simgeleyen iş dünyası görseli
Jeff Bezos, Amazon’un başarısını yalnızca en iyi insanları seçerek inşa etti.

Jeff Bezos’un en takıntılı olduğu şey müşteri deneyimi değildi.
Asıl takıntısı şuydu:

“Her pozisyona mutlaka en iyi kişiyi almalıyız. İyiyi değil, olağanüstüyü.”

Amazon’un ilk çalışanları, sadece işini bilen değil, düşünen, sorgulayan, savaşan insanlardı.
Bezos, işi yapabilecek insanı değil, işi yeniden inşa edecek zihniyeti arıyordu.
Ve bunu yaparken klasik işe alım yöntemlerini değil, neredeyse bilimsel bir seçme stratejisini izliyordu.

“Akıllı, Hızlı ve Karakter Sahibi Olmalı”

Bezos’un işe alım sürecinde üç kırmızı çizgisi vardı:

  1. Zeka: Hızlı düşünen, problem çözebilen, yaratıcı zihinler
  2. Enerji: Uzun saatler çalışmaktan şikâyet etmeyecek, kendini işine adayan kişiler
  3. Karakter: Doğruluk, açıklık ve özdisiplin sahibi insanlar

Bu kriterlere uymayan biri, ne kadar tecrübeli olursa olsun işe alınmazdı.
Çünkü Bezos’a göre yetenek geliştirilebilirdi ama karakter düzeltilemezdi.

İş Görüşmeleri: Bir Testten Çok, Bir Zihniyet Haritasıydı

Amazon’un ilk dönem mülakatları tam anlamıyla efsane.
Bezos, adaylara matematiksel, mantıksal ya da analitik sorular sormayı severdi.
Ama asıl baktığı şey, soruya verdikleri cevap değil, yaklaşım tarzıydı.

Örnek bir mülakat sorusu:

“Seattle’daki tüm cam temizleyicileri yılda kaç pencere yıkar?”
Bu sorunun amacı doğru sayıyı bulmak değil — adayın nasıl düşündüğünü, varsayımlarını ve akıl yürütme şeklini görmekti.

Ayrıca adaylara genellikle şu sorular da yöneltilirdi:

  • Hayatında seni en çok zorlayan karar neydi?
  • İş dışında tutkuyla ilgilendiğin bir şey var mı?
  • Bir arkadaşın seni tek cümleyle nasıl tanımlar?

Yani Amazon, bir işçi değil, bir zihin ortağı arıyordu.

Takım Kültürü: “Küçük Ama Efsanevi” Ekipler

Amazon’un ilk dönem ekipleri küçüktü ama etkisi büyüktü.
Bezos bu konuda “iki pizza kuralı” denen prensibi benimsedi:

“Bir ekip iki büyük pizzayla doymuyorsa, o ekip çok kalabalıktır.”

Çünkü büyük ekipler yavaşlar, hiyerarşi artar, kararlar gecikir.
Ama küçük ekipler hızlı hareket eder, her birey sorumluluk alır, yaratıcılık artar.

Amazon’un ilk mühendisleri hem kod yazıyor, hem müşteri e-postalarına cevap veriyor,
hem de siparişleri paketleyip kargoya götürüyordu.
Hiçbiri “benim işim değil” demiyordu.
Çünkü Amazon’un ilk kültürü şuydu:

“Hepimiz müşteriye hizmet ediyoruz. Sadece farklı yollarla.”

Bezos’un Şirket İçi Kriteri: “Bu Kişi Başka Birini İşe Alabilecek Kadar İyi mi?”

Bezos’un işe alımda son kontrolü buydu:

“Bu kişi öyle biri olmalı ki, bir gün yeni bir ekip kurmak zorunda kalsak, kendi gibi zeki ve uyumlu insanları işe alabilsin.

Yani yalnızca işi bilen değil, kültürü çoğaltabilecek insanları seçti.
Bu strateji, zamanla Amazon’un içinden yeni liderlerin doğmasını sağladı.

Sonuç: İnsan Kaynakları Değil, Vizyon Kaynakları

Amazon’un ilk 100 çalışanı bugün teknoloji dünyasında dev rollere sahip.
Çünkü Bezos sadece iş yapacak insanları değil, vizyonu taşıyacak öncüler seçti.

Bugün hâlâ şirketin işe alım politikası, bu temel ilkeler üzerine kurulu:
🔹 Mükemmel değil, uyumlu ve keskin zekâlı
🔹 Yetkin değil, gelişime açık ve sorumluluk sahibi
🔹 Sessiz değil, cesurca öneri sunan ve tartışmaktan çekinmeyen

Bezos’un şu sözü, bu yaklaşımın özeti gibi:

“Harika insanlarla çalışmak bir lüks değil, büyümek isteyen her şirket için zorunluluktur.”

Sonuç: Başarı Asla Tesadüf Değildir

Başarıyı simgeleyen yıldız şeklinde ödül kupası ve birincilik madalyası
Başarı; şansa değil, strateji, vizyon ve doğru ekibe dayanır.

Amazon’un hikâyesi bize şunu gösteriyor:
Başarı; şansla, tesadüfle, doğru zamanda doğru yerde olmakla değil —
inançla, sabırla, planla ve sistemle gelir.

Jeff Bezos bir sabah uyanıp milyarder olmadı.
O, kimsenin ciddiye almadığı bir fikirle yola çıktı:

“İnternet üzerinden kitap satacağım.”

Ama bu fikir onun zihninde çok daha büyük bir planın ilk adımıydı.
Adım adım inşa etti:

🔹 Pazarın dev oyuncularından korkmadı — onlardan farklılaştı.
🔹 Müşteri memnuniyetini “birimler” değil, bütün şirketin görevi haline getirdi.
🔹 Sadece zeki değil, aynı zamanda karakterli ve vizyoner insanlarla çalıştı.
🔹 Uzun vadeli düşündü, kısa vadeli kârlardan feragat etti.
🔹 Teknolojiyi sadece araç değil, strateji olarak kullandı.

Ve en önemlisi…
Müşterinin sesini hiç duymamazlıktan gelmedi.
Onları yalnızca memnun etmedi — şaşırttı, sevindirdi, sadık hale getirdi.

Amazon’un Hikâyesi Sadece Bir Şirketin Büyüme Hikâyesi Değil…

Bu, vizyon sahibi bir liderin,
doğru insanları etrafına toplayarak,
inşa ettiği bir kültürün
ve yıkılmaz bir güvenin hikâyesi.

Bugün e-ticaret yapan, marka inşa eden herkesin bu hikâyeden çıkaracağı dersler var.
Eğer sen de:

  • “Benim de büyük hayallerim var” diyorsan
  • “Ama nasıl büyürüm bilmiyorum” diyorsan
  • “Rekabette fark yaratmak istiyorum” diyorsan

Unutma:

Başarı asla tesadüf değildir.
Her şey önce zihninde başlar, sonra stratejiyle, doğru ekiple, sağlam yürüyüşlerle gerçeğe dönüşür.

Ve her şeyden önce, müşteri memnun olduğunda başlar.
Çünkü gerçek büyüme, satıştan değil güvenden beslenir.

Gerçek Başarı, Müşteri Memnuniyetinden Doğar

Amazon’un hikâyesinde belki en çok konuşulan şey teknoloji, büyüme hızı ya da Jeff Bezos’un vizyonu olabilir.
Ama işin özüne indiğimizde, bu dev yapının tek bir temele dayandığını görürüz:

Müşteri memnuniyeti.

Ama dikkat:
Bu öyle “müşteri her zaman haklıdır” cümlesi değil.
Amazon’da müşteri memnuniyeti, bir slogan değil bir sistemdi.

Bezos’a göre memnuniyet;

  • Ürünü zamanında ulaştırmak,
  • İade sürecini kolaylaştırmak,
  • Bir sorun çıktığında savunmaya geçmemek,
  • Beklentinin ötesine geçmek demekti.

Ama hepsinden önemlisi:

Müşteri kendini değerli hissetti mi?
Amazon’un en çok sorduğu soru buydu.

“Müşteri sadakati, memnun kaldığında değil… Hayran kaldığında başlar.”

Amazon müşterileri sadece tekrar alışveriş yapmadı.
Amazon’u anlattılar.
Tavsiye ettiler.
Karşılaştırma yaparken bile Amazon’un standartlarını baz aldılar.

Çünkü Amazon:

  • Müşteri hizmetlerini maliyet değil yatırım kalemi olarak gördü.
  • Memnun müşterinin en iyi reklam olduğunu anladı.
  • Hatalardan kaçmak yerine, hatayı nasıl çözdüğüne odaklandı.

Bu da şunu doğurdu:

Müşteriyle aralarında sadece ticari bir bağ değil, duygusal bir güven köprüsü kuruldu.

Bugün Her E-Ticaret Markasının Kendine Sorması Gereken Soru:

“Müşterin seni sadece fiyat için mi tercih ediyor, yoksa hissettirdiğin güven için mi?”

Fiyat kırmak kolay.
Kampanya yapmak kolay.
Ama müşteriyle gerçek bağ kurmak zor.
İşte Amazon’un farkı tam da burada ortaya çıktı. Onlar pazarlama bütçesiyle değil,
hizmet kalitesiyle sadakat yarattı.

Ve işte bu yüzden:

Başarı asla tesadüf olmadı.
Her şeyin merkezinde hep müşteri vardı.
Ve hâlâ da öyle.

Kapanış Notu

Bu yazıda incelediğimiz Amazon.com: Get Big Fast kitabı şu anda yeni baskısıyla piyasada olmayabilir.
Ama içindeki zihniyet, hâlâ tüm e-ticaret markalarına ışık tutacak kadar güncel.
Benim gibi düşünen, stratejik ilerlemeyi önemseyen herkesin bu kitabın anlattığı yolculuktan ilham almasını dilerim.

beauty and lifestyle influencer

Follow my journey on all Social Media channels

Facebook followers
0 M+
Youtube Subscribers
0 M+
Tiktok Followers
0 M+
Instagram Followers
0 M+